• KURAN'DA MİKROSKOBİK & KOZMOLOJİK BİLGİLER
    • gereçler: bilim sağduyu bilgi inanç vicdan akıl adil sabır özgürlük
    • Bilim Işığın, Gölgen Cehaletin.
    • Kaçamayacaksın ışıktan, Gölgen ortaya çıkacak
  • Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/profile.php?id=100079071813049
  • https://www.twitter.com/@asronspace
  • https://www.instagram.com/kilavuzoglu.mustafa/
  • https://www.youtube.com/channel/UCFVG7clKZdbDuVuLZ3T68jA
Kehf suresi: Hz. Hızır (Hz. İdris) ve Hz. Musa - İki Denizin Birleştiği Yer

Kehf Suresinin açıklamalarına devam ederek, Ashab-ı Rakim ve Ashab-ı Kehf gibi aynı gözle baktığımızda Hz. Musa ve Hz. İdris’in (Hz. Hızır) bu suredeki mucizevi olayını da görelim:

(Kehf Suresi diğer bölümler için bakınız:

1. Bölüm, 7 Uyurlar, 300 Yıl Uyumak, Ashab-ı Kehf http://www.asronspace.net/?Syf=26&Syz=736235&/Kehf:-Mucizeler-Diyar%C4%B1nda-Bir-Gezinti%C2%A0

2. Bölüm, İki Bahçe Sahipleri; Evrenler arası geçişler http://www.asronspace.net/?Syf=26&Syz=735981&/Kehf---Sebe-%C4%B0li%C5%9Fkisi-:-Star-Gate

3. Bölüm, Zülkarneyn ile Yecüc ve Mecüc https://www.asronspace.net/?Syf=26&Syz=736989&/Z%C3%BClkarneyn-Yec%C3%BCc-Mec%C3%BCc:-Gravitasyon-Dalgalar%C4%B1-ve-Karadelikler

KEHF 63. Genç adam dedi: "Bak sen şu işe, hani kayaya sığınmıştık ya, işte o sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana unutturan, şeytandan başkası değildi. Balık, denizin içinde acaip bir biçimde yolunu tuttu.

Kehf suresinin 63 ayetinde; Hz. Musa’nın Yüce Allah’ın ilim vermiş olduğu bir kul ile buluştuğu ve “kayaya sığındıkları” o “iki denizin birleştiği yer” yani “kayadaki oyuk” da aynı şekilde Yüce Allah’ın ilahi araçlarından biridir. Hz. Musa’nın “kaya” zannedip sığındığı oyuk/boşluk da gençlerin “sığındığı mağara” benzeri başka bir ilahi araçtır ki onun içi “iki denizin birleştiği” yer olarak zaman mefhumunun olmadığı “geçmiş ve geleceğin birleştiği” bir boşluğa işaret eder. 

İki denizin” birisi bizim de içinde bulunduğumuz alem, uzay, diğeri ise süper-simetrik karşılığı veya uzay dokusunun dışıdır ve aslen bu kısım gerçek Arz, Kozmik Arz’dır.  Daha açık anlatımla, birisi zamanın sadece ileri (geleceğe) doğru aktığı bizim alemimiz, diğeri ise bu alemin (uzayın) dışında bir üst-alemdir ve bu evrenin içinde değil fakat birleştikleri yerde zamana hükmetmenin mümkün olduğu anlaşılır. Buna kısa da olsa ilave detaylar yukarıda bağlantısı verilen  “Zülkarneyn ile Yecüc ve Mecüc” bölümünde bulunabilir.

Bu ifadelerime bakarak “zaman yolculuğundan bahsettiğimi zannedebilirsiniz, ki bazı insanlar da bu ayet ile “ilim verilmiş kul”un zaman yolcusu olduğunu iddia etmişler.

Ancak benin anlattığım tamamen farklıdır; bu olay çok daha değişik bir şekilde gerçekleştiği içindir ki Yüce Allah buna “iki denizin birleştiği yer” adını vermiştir. Kayanın içindeki “oyuk” zaman kavramının olmadığı ilahi bir oluşum, bir ortamdır. Büyük ihtimalle bildiğimiz 10 uzay boyutlarının da dışındadır. Henüz tam olarak bilemediğimiz bu 10 boyutun betimlemeleri bilimsel olarak resimlerdeki gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Bu haliyle de ancak bizim uzay-zaman mekanizmamızın dışında var olmalıdır ve bu yüzdendir ki o kişiyi “zaman yolcusudur” diye geçiştirmek çok yanlış olacak, hakkettiğinden daha değersiz kılacaktır. Yukarıda bağlantısını verdiğimiz birinci bölümdeki “mağara” hatırasını açıklarken neden orada bir zaman yolculuğu olmadığını, “öyle olsa idi çok daha kolay bir şekilde yapılırdı” savımı da bu açıklamalarım iyice pekiştirmektedir. Yüce Allah ol der ve o olur; yücelttiği bir kul’u için bile bunu kayadaki bir oyuk gibi ne kadar kolay kıldığını da böylece anlamış oluruz.

image002 image003

Yine bazılarının hayali çıkarımlarının aksine, dünyada zaman veya boyut geçitleri diye bir şey yoktur, olamaz. Bu ilahi araçlar, Yüce Allah’ın planına göre, vakti geldiği, gerektiği anda ve yerde ortaya çıkarılırlar. Görevini tamamlayınca da kaybolurlar. Teorik fizikte en son gelinen noktada evrenin 10 boyutlu olması gerektiği teyit edilmeye çalışılıyor. Sadece 3 boyut içine sıkışmış olduğumuza göre farklı boyutlardan bizim dünyamıza yapılacak her müdahale bizim için olağanüstü bir mucize niteliğinde olacaktır. Kehf suresinde anlatılanlara bu gözle baktığımızda, tüm olayların Yüce Allah için nasıl kolay olduğunu da anlamaya yaklaşmış oluruz.

Bizim için, yaşadığımız uzayın içindeyken geçmişe ya da geleceğe gitmek gibi bir olayın gerçekleşmesini fiziki olarak imkânsız görüyorum fakat insanoğlu olarak bunu başarabileceğimiz başka bir bilimsel alternatif olduğunu düşünmüyor da değilim. Bu konuya yukarıda bir ipucu vermiş olmakla birlikte daha sonra farklı bir açıdan kısaca değineceğim.

Hz. Musa ve yardımcısının bu ilahi araca, kayanın içine sığınmalarını gerektiren olay ise ancak aniden bastıran müthiş bir yağmurdur ve o kayanın, oyuğun önüne kadar da küçük bir sel, akıntılar oluşturmuştur. Yüce Allah’ın dilek ve hükmüyle, Hz. Musa ve genç yardımcısı tam o noktadayken bastıran yoğun yağmurdan dolayı o kayanın oyuğuna kaçıp sığınmak zorunda kalmışlardır. Yüce Allah en güzel planı ve programı yapan, ölçüsü şaşmaz olandır. Bu arada yemek olarak yanında getirmiş oldukları balık ise bu ilahi aracın içinde nasıl canlanarak yağmur sularının akıntısında yüzerek yol almıştır?  Esasen balık, zaman kavramının gerçeklik arz etmediği, zamanın manipüle edilebildiği bu kayanın -ilahi araç içinde, hala canlı olduğu geçmişteki bir an’a (mesela birkaç gün öncesine) geri gönderilmiştir ve canlıyken su dışında olduğundan dolayı çırpınarak oradan geçen akıntıya düşmüş, yüzerek uzaklaşmıştır. Balığın tuhaf bir şekilde denizde yol alması ifadesi de basitçe bunu anlatır.

image005


Kehf suresindeki Hz. Musa’nın macerasına da değinmişken, biraz daha onunla devam edip bir başka gizeme de ışık tutmak isterim.

65. Orada, kullarımızdan öyle bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan bir ilim öğretmiştik.
74. Yine yola koyuldular. Bir süre sonra bir oğlana rast geldiler; tuttu onu öldürdü. Musa dedi: "Tertemiz bir insanı, bir cana karşılık olmaksızın öldürdün ha!? Vallahi çok kötü bir iş yaptın!"
80. Oğlan çocuğa gelince: Onun anası-babası inanmış kişilerdi. Çocuğun onları azgınlık ve inkâra sürüklemesinden korktuk.
81. Diledik ki, Rableri onlara o çocuktan temizlikçe daha üstün, merhametçe daha gelişmişini versin."
image006

Hz. Musa’nın buluşup tabi olduğu, kendisine Yüce Allah tarafından ilim ve rahmet verilmiş olan kişi, sebepsiz yere bir genci öldürüyor ve ardından bunu neden yaptığını açıklıyor. Bu ilim verilmiş kişinin Hz. Nuh tufanından önceki bir dönemde yüce bir makama yüceltilen bir peygamber olduğunu anlıyorum. Aynı Hz. İsa gibi bu dünyada ölümü tatmadan Yüce Allah tarafından göğe yükseltilmiş olan bir peygamber:

Meryem 56. Kitapta İdris'i de an. Hakikaten o, pek doğru bir insan, bir peygamberdi.
Meryem 57. Onu (İdris'i) üstün bir makama yücelttik.  

Bu ayete dayanarak büyük ihtimalle, Meryem suresinde yazılmış olduğu gibi “yüce bir makama yükseltilmiş, Hz. Musa’dan ve hatta Hz. Nuh’tan da evvel yaşamış olan Hz. İdris” olduğunu düşünmemizde bir sakınca görmüyorum, olabilir de olmayabilir de.

Burada özellikle farklı sure ve ayetlerdeki bilgileri en doğru ve mantıklı şekillerde birleştirmeye ihtiyacımız olduğu bize göre kesindir. Bunun sebebi ise, anlatılan her olay ve verilen her emir için onu açıklayan ve birbirlerine bağlayan unsurların Kuran’da bulunmasıdır. Aşağıya kopyaladığım örnek ayetlerle de bu tespitimin doğruluğu sabittir.

"Biz Kur'an'ı sana her şeyin apaçık bir beyanı olarak indirdik." (Nahl, 89) Yemin olsun! Biz Kur’an’da insanlara her türden örnekler verdik ki, herkes düşünüp öğüt alsınlar. (Zümer,27), Yemin olsun! Biz bu Kur’an’da, insanların anlamaları için, her türlü örneği ayrıntılı bir biçimde verdik. (İsra,89) Biz Kitapta/Kur’an’da hiçbir şeyi eksik bırakmadık. (Enam,38) Anlayan bir toplum için, ayetleri tam bir biçimde ayrıntılı açıklamış bulunuyoruz. (Enam,98) Biz, öğrenmek isteyen bir topluluk için, ayetleri çeşitli şekillerde sunuyoruz/ayetlerimizi ayrıntılı olarak açıklıyoruz. (Enam,105)     Allah size Kitabı/Kur’an’ı en ayrıntılı bir şekilde/açıklanmış olarak indirmişken, Allah’tan başkasının hakemliğine/ sözlerine mi uyayım? (Enam,114)

image007

Burada bir parantez açmak şart oldu: bu bağlantıları yapamayan ya da yanlış yapan belki de iyi niyetli fakat cahil pek çok kimse İslam dinine ve toplumuna, insanlara akıl almaz zararlar vermişlerdir ve çok yazıktır ki bu durum halen devam etmektedir. Yukarıya kopyaladığım örnek bazı ayetlere, özellikle Zümer 27. ve İsra 89. ayetlere rağmen, Kuran’ı bir kenara bırakıp -hatta boş verip- asırlar öncesinde ölmüş insanlardan (kendileri çok mübarek insanlar da olsalar) nakledilen kulaktan kulağa oyununa inatla ve azimle devam etmektedirler.

Çocukların oynadığı bu oyunda ilk ve son söylenen sözlerin birbirini tuttuğu çok nadir görülürdü ve zaten oyunun eğlencesi de en sonda bozulmuş olarak ortaya çıkan ifadelerdeki komik farklılıklara gülmekten geçiyordu. Maalesef din konusunda ve İslam üstünde oynanan bu oyun gülüp eğlenmeyi değil, günümüze dek ulaşmış bir bozulmuşluğu, zulmü ve zalimliği getirmektedir. Barış kitabı olan Kuran bir kenara bırakılarak, kulaktan kulağa ortaya çıkmış başka kaynaklar esas alınmakta ve sevgili peygamberimizin Kuran’da dediği gibi insanların büyük çoğunluğu Kuran’ı terk etmişlerdir.

25 Furkan 30. Resul (ahirette Muhammed peygamberimiz), “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi.

Yine Yüce Allah bildiriyor ki, çoğunluğa uyanların sonu hüsrandır. Hedef ve amaç bu çoğunluğa uymak değil, onları Yüce Allah’tan peygamberimize indirilmiş olan tek şey ile, “Kuran” ile sorgulamaktır. Aklını kullanan bunu yapar, kullanmayan adam sendeciler ise dedelerinden gördükleri yanlış yollarda devam etmeyi ve onları savunmayı başarı zanneden yolunu şaşırmış insanlardır ve maalesef insanların çoğunluğu bunlardan oluşmuştur.

6 Enam 116. Yeryüzündekilerin çoğunluğuna itaat edersen seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar, sadece tahminde bulunurlar.

Elbette ki geçmişten alacağımız çok dersler vardır, fakat dini konularda ders çıkarabileceğimiz söz ve hatıraların doğruluğuna inanmadan önce Kuran’a yüzde yüz uygun olduğunu teyit etmek zorundayız.

Mürselat 50. Onlar artık ondan (Kur’an’dan) sonra hangi Hadis’e, söze inanacaklar?

İslam dinine ve insanlara bu şekilde büyük zarar verenler için “belki de iyi niyetliler” demiş olmamın sebebi ise aşağıdaki ayet sebebiyledir; onlar doğru yolda olduklarına inanabilirler.

Zuhruf 43. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar.

Böyle kısa bir aradan, Kuran’dan birkaç öğütten sonra Kehf suresine kaldığımız yerden devam edelim. Şimdi, bir adım daha ilerleyip bir gizeme daha göz atabilir miyiz acaba? Hz. Musa’nın ilim irfan öğrenmek adına çok büyük zahmete girerek arayıp bulduğu ve Hz. İdris olduğunu düşündüğümüz, Allah’ın yüce bir makama yükseltip katından ilim ve rahmet sahibi yapmış olduğu kişinin öldürdüğü genç çocuk kim olabilir? Bu gencin isyana sürükleyip, yoldan saptırıp azgınlığa düşmelerine sebep olacağından korkulan “inanmış kişiler olan anne-babası” kimlerdir.

Bunları da yine Kuran’ın içinde bulmaya çalıştığımızda karşımıza bu durumla birebir örtüşen ve belli ki çok yaramaz (ve ahlaksız) genç oğluna öğütler veren Hz. Lokman çıkıyor.

image008Lokman 12. Andolsun biz Lokman'a: Allah'a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye layıktır. 13. Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti. 14. Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır. 16. (Lokman, öğütlerine devamla şöyle demişti:) Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. 17. Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir. 18. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez. 19. Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini (anlamsız/boş) merkeplerin sesidir.

Meryem suresi 42-45 ayetlerde Hz. İbrahim’in de babasına öğüt vermeye çalıştığını görüyoruz. Bunun sebebi ise, babasının putlara tapan, yani yanlış yola sapmış birisi olmasındandır. Doğaldır ki, doğru yolda olan, davranışları zaten düzgün olan birisine öğüt vermek tuhaf kaçacaktır. image009

Sure ve ayet numaralarının bir gerçeğe işaret ettiğine dair sayısız örnekler vardır. Başka bir sure ve ayette ise, Hz. Lokman’ın oğlunun verdiği cevaba da ve hatta belki ayet numarasıyla yaşına da işaret ediliyor, 17 yaşında bir ergen.

Ahkaf 17. Müslüman olan ana babasına isyan eden bir inkârcı şöyle der: “Öf! Bıktım sizden, benden önce nice asırlarda insanlar gelip geçmiş iken ve hiçbirinin de dirildiğini görmemişken, benim öldükten sonra diriltilip çıkarılacağımı mı bana söylüyorsunuz?” O ana baba ise, Allah'ın yardımı için dua ederek; “Yazık sana” derler. “Etme, eyleme, iman et. Çünkü Allah'ın sözü mutlaka doğru çıkar.” O inkârcı da: “Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir” diyerek cevap verir.

Böylece, verdiği öğütlere baktığımızda, Hz. Lokman’ın oğlunun Yüce Allah’a ortak koşan, kaba saba davranan, böbürlenerek yürüyen, kendini beğenmiş, insanları küçümseyen ve bağıra çağıra konuşan çok kötü karakterli birisi olduğuna hükmedebiliriz. Bu durumda Hz. İdris olduğunu düşündüğümüz kişi Hz. Lokman’ın oğlunu öldürmüştür dememiz de yanlış olmayacaktır.

Kendi hayatımızda da bazı olaylara baktığımızda, insan olarak kendimizce anlam veremiyoruz ve bazen de vicdanımızın elvermediği şekilde algılıyor kabul etmekte zorlanıyoruz. Her şeyin doğrusunu “sizin hayırlı sandığınızda bir şer olabileceği gibi, kötü, çirkin sandığınızda ise bir hayır olabilir” diye buyuran Yüce Allah bilir. Bize de bunları anlamak nasip olur inşallah.

2 Bakara 216. Savaş, hoşunuza gitmese de üzerinize yazıldı. Gerçi o size hoş gelmez, fakat olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa o, hakkınızda hayırlıdır. Olur ki, siz bir şeyi seversiniz; ama o, sizin hakkınızda bir fenalıktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

Sevgiler,

Mustafa Kılavuzoğlu, Lozan, Eylül 2020

  
3294 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi19
Bugün Toplam689
Toplam Ziyaret1127798
Linkler